Renk Psikolojisi

Pazarlamada, renk ve renk psikolojisinin anlamı, tüketiciden harekete geçme hedefiyle ikna sanatında önemli bir rol oynar. Renk, pazarlamacılar tarafından bir duyguyu uyandırmaya yardımcı olmak için kullanılan sözsüz güçlü bir iletişim biçimidir. Renk psikolojisi, renklerin insan algılarını ve davranışlarını nasıl etkilediğinin incelenmesidir.

Hiç birinin “hayata pembe gözlüklerle bakıyor” dediğini duydunuz mu? Bunun gerçekten ne anlama geldiğini düşündün mü? Bu yaygın konuşma dilinin arkasındaki temel fikir, renklerin psikolojimizi etkilediğidir. İnsanlar olarak bu kavram, pazarlamacıların ve psikologların on yıllardır ilgisini çekmiştir.

Pazarlamada renk psikolojisi kişiseldir

Belirli renklere yönelik tüketici tepkileri evrensel değildir. Renk teorisini çevreleyen pazarlamacılar için mevcut olan araştırmaların çoğuyla ilgili sorun, genellikle sığ olmasıdır. Örneğin, bir araştırma sarının insanları mutlu ettiğini söyleyebilir. Öyleyse renklerin bağlama, konuma ve hatta kültüre bağlı olarak farklı bir etkiye sahip olmasıdır.

Batı kültürü, kırmızıları ve sarıları dikkat veya uyarı işaretleri olarak kullanır. Bununla birlikte, güneş ışığı veya McDonald’s’ın sarı kemerleri bağlamında sarı kullanımı da sevinç duygularını uyandırabilir.

Başka bir örnek, mavi rengin kullanılmasıdır. Batı Kültüründe, mavi bir gökyüzü büyük bir neşe getirebilir, ancak mavi aynı zamanda üzüntü veya melankoli ile, yani “mavilere” sahip olmakla ilişkilendirilebilir. Doğu kültürlerinde mavi genellikle önemli bir dini değere sahiptir.

Ancak Yahudilikte mavi, kutsallığın ve tanrısallığın gölgesidir. Hinduizm’de, en çok tapılan Hindu tanrısı olan Krishna’nın rengidir. Bu nüansları göz önünde bulundurarak, renk teorisini bir yol haritası veya bağlama ve izleyiciye göre kullanılması gereken gevşek bir kılavuz olarak düşünmek önemlidir.

Cinsiyetin renk tercihi üzerinde etkisi olabilir, ancak pazarlamanın da etkisi olabilir.

Renk tercihleri ​​sadece kültürler arasında değil, aynı zamanda cinsiyetler arasında da farklılık gösterir. Mavinin erkekler için ve pembenin kızlar için olduğu sık sık dile getirilen kavram, tamamen pazarlamacıların beynidir. İkinci Dünya Savaşı’ndan önce tamamen tersine döndü.

Earnshaw’s Infants’ Department adlı ticari yayından Haziran 1918’de çıkan bir makale, “Genel olarak kabul edilen kural, erkekler için pembe ve kızlar için mavidir. Bunun nedeni, daha kararlı ve güçlü bir renk olan pembenin erkeğe, daha narin ve narin olan mavinin ise kıza daha uygun olmasıdır.”

70’li ve 80’li yıllara kadar pembe kızlarla ve mavi erkeklerle eşanlamlı hale geldi. Bu aynı zamanda pazarlamacıların cinsiyete dayalı renk şemaları oluşturmasının da bir sonucuydu. Şimdi, ebeveynlerin bir kız bebekleri olabilir ve dünyadaki tüm pembe ürünleri satın alabilir, ancak ikinci çocukları için bir erkek çocukları olduğunda mavi ile başlamak zorunda kalabilirler.

Gerçekten harika bir pazarlama parçası. Cinsiyet klişeleri bir yana, araştırmalar bu fenomende bazı faydalar buldu. Erkekler genellikle koyu renkleri tercih ederken, kadınlar daha yumuşak renkleri tercih ediyor.

Renklerin anlamı çok derin bir konudur ve temel başlıklar bu şekilde ilerlemektedir.

 

 

Bizi Sosyal Medya Hesaplarımızdan ve Blog sayfamızdan takip etmeyi unutmayın!

İnstagram

Twitter

Facebook